AMSTERDAM


AMSTERDAM

Hollanda'nın başkenti olmasına rağmen ülke hükümetin ve meclisin bulunduğu Lahey'den yönetilir.12. yüzyılda Amstel ırmağının kıyısında bir balıkçı köyü olarak kuruldu.Bugün Hollanda'nın kişi sayısı bakımından en büyük,kültürel ve parasal yönden de en önemli kenti.Adı,ilk kurulduğu zamanlarda Amstel ırmağının üzerine kurulan su bendi ("dam")  olan Amstelredamme'ın zamanla Amsterdam olmasından gelir.Çoğunlukla 17.yy'den kalma yapılarıyla Avrupa'daki en köklü kent dokularından birini barındırır.Kentin eski bölümü iç içe geçmiş ay biçimindeki kanallardan oluşur.Bu kanalların iki yakasındaki tarihi evlerin bir bölümü bugün ev,geri kalanı ise kamu ya da özel iş yerleri olarak kullanılır.Hollanda'nın bir çok yerinde olduğu gibi Amsterdamda da kanallar bataklık olan bölgede öncelikle suları denetim altna almak için kazılmıştır.Bazı kanalların üstünde tekne evler bulunur.Bunlar genellikle eski tekneler ya da baştan ev olarak tasarlanmış teknelerdir.İlk olarak 60-70 li yılların konut sıkıntısı sonucu olarak ortaya çıkan tekne evler,bugünlerde sadece zorunluluktan değil,daha çok bir yaşam tarzı olarak görülüyor.Topraklarının dörtte birini denizden kazanan Hollandalıların başlıca marifeti yel değirmenleriyAmsterdam'a gitmeden önce ziyaret etmek istediğim çok yer vardı ve bunların hepsi çok pale bataklıkları kurutup,denize, nehire set çekip ülke kurmak..
Tarihinde birçok su baskını yaşayan Hollanda,bu su bentlerinin yapılmasında da çok can kaybı vermiş..1300 köprünün bulunduğu kanallar şehri Amsterdamda su seviyesinin düşmesiyle ahşap kazıklarda hava ile temas sonucunda çürüme olduğundan su seviyesinin sabit kalması gerekiyor.Hollandalılar yaptıkları bentlerle,yel değirmenleriyle su seviyesini sabit tutabiliyor.Yine de bazı evlerde bu nedenden dolayı eğilmeler görülebiliyor.

Kaldığım hostelin resepsiyonundan bir broşür alıp inceledim fakat bir şey anlamadım.Fiyatlar indirimliydi bu broşürde ancak bunun hakkında bilgi yoktu.Harita üzerinde işaretli Tours&Tickets şubelerinden birine gidip nasıl olduğunu sordum.
Eğer herhangi bir kart (Holland Pass ya da I amsterdam kartı) almak istemiyor,biletleri tek tek almak istiyorsanız bu şubelerden alırsanız indirimli oluyor.Bence böyle daha avantajlı çünkü ben kendime göre bir kart bulamamıştım.Ziyaret etmek istediğim yerlerden bazıları I amsterdam Kartına dahil değildi ve extra ücret ödemem gerekiyordu

 ya da Holland Pass teki kuponları verimli kullanamıyordum.Bu kartla belli simgelerle belli aktiviteler yapabilyorsunuz.örneğin bu kartta 2 lale var ama benim yapmak istediğim şeyler 3 lale gerektiriyor.İyice düşününce biletleri ayrı ayrı almak daha avantajlı geldi ve ben öyle yaptım.Ayrıca bir avantajı daha var müzelerde "yellow line" dan sıraya giriyorsunuz.Burada önceden biletliler oluyor.Biletsiz gelmiş olanlardan daha öncelikli oluyorsunuz.




KANAL TURU

Amsterdam'da yapılması gereken ilk aktivite.
Çünkü şehir hakkında genel bilgi edinmiş oluyorsunuz.Burada ilginizi çeken yerleri tespit edip ona göre bir gezi planı yapabilirsiniz.


















Dillerde"Türkçe" seçeneğinin de olduğu bir kayıtla kanal turunda şehri
tanıtıyorlar.Şehrin tarihinden, binalarından,binalarla ilgili hikayelerden bahsettikleri bu tur oldukça keyifli.












Kanal turu esnasında Amsterdam'ın tipik binalarını görmek mümkün.Hemen hemen her binanın tepesinde birer kanca var.Bunlar yükleri makaralarla üst katlara taşımak içinmiş.Bazı köprüler gerektiğinde açılıyor.Kanal turu yaparken meşhur "Dancing House" ları görüceksiniz..

 ANNE FRANK EVİ

Prinsengracht'ta bulunan bu ev,Nazilerden  saklanan Yahudileri anmak için müzeye dönüştürülmüş bir yapı.O dönemlerde kimi Amsterdamlılar saklayabildikleri kadar fazla Yahudiyi evlerinde gizliyorlardı.Anne Frank de bu evde ailesiyle birlikte,küçücük bir odada 2.Dünya savaşı sırasında 2 yıl saklanmış ve yaşadıklarını günlüğüne yazmıştı.Aileden hayatta kalan tek fert Anne'nin babası olmuş ve Anne'nin günlüğü eline geçtiğinde,yaşananları herkesin duyması için günlüğü yayımlatmıştır.Yayımlandıktan sonra pek çok kişi bu eve gelip burayı görmek istemiştir.1960 yılında da burası müzeye dönüştürülmüştür.Ev,Anne ve ailesinin barındığı dönemdeki haliyle korunmaktadır.Aynı zamanda bu günlüğün filmi de çekilmiştir.

DAM MEYDANI




Amsterdam'ın en ünlü meydanı olan bu meydan 13. yy'de inşaa edildi.Amaç Amstel Nehri'nin etrafına set kurarak Zuiderzee Denizi'nin taşmasını ve yapılarla insanlara zarar vermesini engellemekti.Yüzyıllar boyunca meydana ve etrafına çeşitli binalar inşa edilmiştir.Özel olaylar burada düzenlenir ve sokak sanatçılarının ortak mekanıdır.1960'larda Dam Meydanı hippi populasyonuyla ünlü bir yerdi..Meydan üzerinde Amsterdam Kraliyet Sarayı(Royal Palace), Nieuwe Kerk(New church),Madame Tussauds Balmumu müzesi,National Monument yer almaktadır..

NATIONAL MONUMENT




Royal Palace karşısında uzun beyaz bir sütun ve tepesinde heykel bulunan bu ulusal anıt "national monument"..1956 yılında Dam Meydanı'na dikilen bu anıt II.Dünya Savaşı kurbanları anısına yapılmıştır.Anıta çıkan yoldaki merdivenler insanların dinlenme noktası olarak kullanılır.

MADAME TASSAUDS


















Tassauds,1761-1850 yılları arasında yaşamış Fransız doğumlu bir hizmetçiydi.Yaptığı mum masklar ile özellikle ünlü kişilerin gelecek kuşaklara aktarılmasını sağlaması ile hayatı değişti.
Özellikle Fransız Devrimi sırasında ölenlerin ve aristokratların masklarını yaptı.
Londra'da öldüğünde 400'e yakın çalışması vardı.
İlk Madame Tassauds Müzesi Londra'da açılıp sonra tüm dünyaya yayıldı.


ROYAL PALACE




Cephe çarpıcı görüntüsüyle muazzam bir yapıya sahip.Dört sıralı pencereye sahip binanın cephesinde üçgen yapıda Artus Quelijn a ait heykeller var.Heykeller Amsterdam'ın Neptun ve diğer mitolojik deniz yaratıkları,periler ve tritanlar ile çevrelendiğini tasvir eder.Dış cephe sekiz kenarlı bir kule ve kubbeli görüntülerle bitirilmiş.Binanın arkasında ise dünyayı omuzlarında taşıyan Atlas Heykeli bulunmaktadır.Belediye Binası olarak inşa edilen bu bina 17.yy'de Avrıparaki en büyük kalıcı binaydı.Flemenk Kraliyet ailesi artık burada yaşamamaktadır.Ancak içerisinde birçok özel organizasyon yapılmaktadır.Bu organizasyonların olduğu saatler ise Royal Palace ziyaretlere açık.Bina 1655 yılından 1808 yılına kadar kraliyet mülkü olana kadar belediye binası olarak kullanıuldı.Hollanda'da bulunan 3 saraydan biridir.Ulusal anıtın karşısında,New Chuch yanında.Jacob Van Compen tarafından yapılmıştır.Tüm binada kullanılan sarımsı taşlar Almanya'dan getirildi.Ancak taşlar zaman içerisinde koyu bir renk almıştır..Mimar Roma tarzında yönetici binası yaratmak istedi.Bina pek çok defa Dünya'nın 8.harikası olarak anıldı.Zamanında Avrupa'nın en büyük yönetici binasıydı.Daha sonra  kraliyet sarayına dönüştürülen bina,Kraliçe Devlet ziyaretleri,yeni yıl resepsiyonları ve resmi işlemlerde kullanılmakta.Aslında yangında tamamen yanan eski belediye binasının yerini alsın diye düşünülen yapı Louis Bonaporte tarafından kendine saray olarak tahsil edilmiş.Buna rağmen 2 sene sonra yerini terketmiştir.


RED LIGHT DISTRICT



Bu bölge Amsterdam'ın özgürlük şehri olmasının sebebi denilebilir.Burayı cadde olarak hayal ediyor olabilirsiniz ancak burası bir bölge ve sınırları Zeejik,Kloneniersburgwal,Damstraat ve warmaesstraat olarak belirlenmiş.Dam meydanı'ndan yürüyerek 5 dakikada bulunan bu bölge seks turizminin merkezi.Sokaklarda kırmızı çerçeveli camlı bölmeler var,camın arkasında kadınlar müşteri çekmeye çalışıyorlar.Seks shop'lar ve seks temalı hediyelik eşyalar,barlar,restoranlar ve coffee shop'lar ın da olduğu bu alanda birçok kesimden insan yaşıyor..ve özgürlüklerin hoşgörüyle karşılandığı bir yer..Coffee shoplarda "cannabis" kullanmak mümkün.En ünlüsü ise "Bulldog" adındaki bir coffee shop.Burada bu ürünleri değişik şekillerde alabilirsiniz.Sigara olarak tercih etmiyorsanız "Space cake" deneyebilirsiniz.Dikkatli olun kişiye göre etkileme süresi ve etkisi değişir.

XXX-Amsterdam'da her yerde görülen logonun asıl anlamı farklı olsa da şu an şehirdeki seks ve uyuşturucunun özgür olmasının sembolü haline gelmiş.

14.yy'da kadın arayışı içerisinde şehre varan denizcilerin talepleri üzerine kurulmuş bir bölgedir.Aslında burası şehrin en eski kısmı.Amsterdam fuhuş problemini denetim altına altında tutulan bu bölgenin oluşturulması ile bir çözüme kavuşturmak istemiştir.Bu bölgede çalışanlar sağlık bakanlığının denetiminden geçerler ve vergi öderler.Polis koruması altında ve tüm bölgede kamera izleme sistemi var.


SİNAGOG ve KİLİSELER

New Church(Nieuwe Kerk)

1400 yılında inşa edilen kilise büyük yangın geçirmiş.1600 yılında yenilenerek orjinal haline kavuşturulmuştur.Rönesans tarzında inşa edilen kilisede iç dizayna hayran kalıp verilen konserleri dileyebilirsin.Bina yeni değil fakat pek çok restorasyon yapıldığı için bu isimle anılmaktadır.Kraliyet ailesi düğünleri bu kilisede yapılmaktadır.Oldukça süslü yapısıyla dikkatleri çeken bir protestan kilisesi olan bu yapı,protestanların sadeliğe olan inançlarını biraz olsun değişikliğe uğratmıştır.Uzak ülkelere,dini inançlara veya diğer medeniyetlere ait kültürel hazinelere ait etkileyici sergileri ile ün yapmış durumda.Kraliyet sarayının hemen yanında bulunan bu tarihi bina sergiler bir tarafa sadece kendi güzelliği ile de oldukça etkileyici.Amsterdam'daki en eski kiliselerden biri olan bu binada ayrıca Hollanda Monarşi Devleti'nin göreve başlama törenleri de yapılmaktadır.Yılda bir kez 20.yy savaş mağdurlarını anma törenleri de yine bu kilisede yapılmaktadır.

Old Church(Oude Kerk)

Red Light Bölgesi'nde Oudezijds Voorburgwal'da bulunur.Tarihi merkezindeki beş ana kilisenin en eskisidir.Sakin bir cennet diye adlandırılan bu kilise Hollandalı Protestanların ulusal karakterini vurgulayan eşsiz binalardan biridir.17.yy'dan kalma kilise mezarlığın üstüne kurulmuştur.Bu kişilerin anısına yaptırılmış pek çok mezartaşı bulunmaktadır.Kilise çatısı ise Orta Çağ'da görülebilecek en büyük tahta kubbeye sahip olup,döşeme tahtaları ise en iyi akustiği veriyor olmasıyla bilinir.Gotik bir tarzı vardır.

South Church(Zuider Kerk)

17.yy protestan kilisesi olan kilise,Nieuwmarkt bölgesinde bulunur.Rönesans stilinde inşa edilen kilisenin kulesi ise oldukça dikkat çekici,Şu an iskan ve planlama konusunda bir bilgi merkezi.Zuiderkerkhof meydanında bulunur.Amsterdam'da yapılan ilk kilisedir.end

ST.Nicholas Kilisesi

Prins Hendrikkade caddesinde bulunan Kilise Amsterdam'ın merkezinde bir  Katolik Kilisesi.Neo-Barok ve Neo-Rönesans stillerinde inşa edilen kilisede iki kule ve iki kulenin ortasında bir de Barok Stilinin olmazsa olmazı sayılan gül motifli pencere var.

Noorder Kerk

Prinsengracht üzerinde Noordermarkt'ta bulunur.17.yy da yapılmış Protestan Kilisesi'nin mimarı Zuider Kerk'i de tasarlamış olan Hendrick de Keyser.

wester Kerk

westermarkt'ta Anne Frank Evi'nin yakınlarındadır.Kilise ziyaretçilere 11.00-15.00 saatleri arasında açık.Ücretsiz.Kule ücretli.

MUSEUMPLEIN


Amsterdam'da Van Gogh Museum, Rijksmuseum ve Stedelijk museum gibi 3 buyuk müzenin bulunduğu alan.





















MÜZELER


VAN GOGH MÜZESİ


Vincent William Van Gogh  

Hollandalı ressamın çalışmalarının serilendiği bu müze,dünyada Van Gogh'un resim ve çizimlerinin sergilendiği en büyük müze.
Müze Binası Gerrit Rietveld tarafından yapılmış.1973'te açılmış.
Bazı tablolar çalınmış ve yerine koyulamamıştır.
2012 yılında dünyada en çok ziyaret edilen 31. , Hollanda'da 1.müze olmuştur.2013 yılında müze Amsterdam için daha anlamlı olmuş.Çünkü Van Gogh'un 160.doğum yıl dönümü ile müzenin 40. yıl dönümü aynı anda kutlanmıştır.

Van Gogh ömrünün son 10 yılı boyunca yaklaşık 900 yağlıboya resmi 1100 karakalem çalışması üretmiştir.En ünlü eserlerini ömrünün son iki yılında yapmıştır.
1888'de gezgin ressam Paul Gaugin ile arkadaşlığının bozulması üzerine sol kulağının bir kısmını kesmiş giderek kötüleşen ruh sağlığı sonucunda kendini göğsünden vurarak intihar etmiş.Kimi sanat tarihçileri Gaugin ile yaptıkları hararetli bir tartışma sonucu Gaudin'in isteyerek ya da kendini gard amaçlı olarak,Van Gogh'un kulağını kestiğini iddia eder.
Ünlü yapıtları;Patates Yiyenler(altta),Sunflowers,Yıldızlı geceler,Dr.Gachet'ın Portresi.
Resimleri buraya tıklayarak görebilirsiniz.
(Müzeyi ziyaret ettiğimde Sunflowers tablosunu görememiştim bir süreliğine Londra'daki Van Gogh Müzesi'nde sergilenmekteydi. Fotoğraf çektirmenin serbest olduğu tek yer duvara Sunflowers çizilen aslında tablonun asılı olması gereken bu yerdi.Ayrıca müzede mikroskoplarla resimleri daha yakından görüp,inceleyebildiğiniz bir alan da var.)

Resim kariyeri boyunca kardeşi Theo'dan aldığı maddi destek sayesinde ayakta durabilmiştir.1872den itibaren birbirine yazdıkları mektuplarla belgelenmiştir.Van Gogh'un Theo'ya yazdığı mektup sayısı 600 den fazla iken,Theo'nun yazdığı  sadece 40 mektup bulunabilmiştir.
20.yy sanatını ciddi şekilde etkilemiş olan VanGogh fovistlerin ilham kaynaklarından biridir ve empresyonizmin öncülerinden kabul edilir.
Fovizm:Tüpten çıkmış gibi çığ ve bağıran renklerin doğrudan kullanımıdır.Tuval üzerine sürülen doğrudan renkler..Paris'te bir sergide bu tarz resimleri gören bir eleştirmen "Les Fauves" (vahşi hayvanlar) olarak hitap etmiş.Akım adını burdan alır.Fovizmde görsellik ön plandadır.
Empresyonizm:(izlenimcilik) Doğadaki unsurların kişinin içinde oluşturduğu izlenimleri,duygusal izleri yansıtmayı hedefler.Bu akım içinde yer alan sanatçılar,doğayı objektif bir gerçek olarak değil,kendilerinde yarattığı izlenimleri resmeder.Günün belli bir zamana özgü ışığın sanatçı üzerinde yarattığı izlenime önem verilir.Gerçeklik,nesnellik ikinci planda.
Müze her hafta çocuklar için atölye çalışması düzenlemekte ve 6-12 yaş çocuklara aileler müzeyi gezerken yaratıcı olma imkanı verilmektedir.

RIJKSMUSEUM 

















Hollanda Ulusal Müzesi,Hollanda'nın en büyük klasik sanatlar müzesi,Museumplein Bölgesi'nde yer alır.Sanat ve tarihe adanmıştır.
1800 yılında Hague'de kurulmuş,1808 yılında Amsterdam'a taşınmış.
Son binası Pierre Cuypers tarafından tasarlanmıştır.Yenileme çalışmaları nedeniyle belli süre kapalı kaldıktan sonra Kraliçe Beatrix tarafından kapılarını ziyaretçilerine tekrar açmıştır.

















İçerisinde Rembrendt,Frans Hals,Johannes Vermer gibi ünlü ve değerli sanatçıların eserleri var.
Asya'ya özgü eserlerin de sergilendiği bölüm var.
Birçok bölgeden farklı konularla ilgili çalışmaların görülebileceği bu müze özellikle 17.yy.'den kalma Flemenk Sanatçıların eserlerini görmeye değer.
20.yy Hollanda tarihine ait parçalar da mevcut.

STEDELIJK MUSEUM



















AMSTERDAM TARİH MÜZESİ(AMSTERDAM MUSEUM) (10.00-17.00)

Amsterdam Tarihi ilgili bir müzedir.İçerisinde Ortaçağdan günümüze Amsterdam ile ilgili tarihi nesneler sergilenmekte.

AMSTERDAM ŞEHİR ARŞİVİ(ücretsiz)



HEINEKEN EXPERIENCE



















Heineken en ünlü birası.Burada Heineken 'in üretim aşamalarını tecrübe edip fabrikayı gezebiliyorsunuz ve bira tadıyorsunuz.Giriş biletine 2 bira ve bir hediye dahil.Ayrıca içeride çeşitli oyunlar oynayıp,4D sinemayı izliyosunuz.En sonda da Heineken'in çok yaratıcı ve keyifli reklamlarıyla tur bitiyor.
Burası 21.00 da kapanıyor kapanıştan en geç 2 saat önce orda olmanız gerekiyor.

VONDELPARK

Amsterdam'daki en büyük ve en ünlü park.1864 yılında bir grup Amsterdam vatandaşı tarafından kurulmuştur.8 hektarlık alanı satın almak için para birleştirmişler ve peyzaj mimarı Jan David Zocher ile Parkı modern İngiliz tarzındatasarlaması için görüşmüşler.1867'de Flemenk şair Joast Van del Vondel heykeli parka yerleştikten sonra park bugünkü adını aldı,genişletildi.Yapıldığı zaman şehrin kıyısındaydı.Şimdi merkezinde.2009'da Guinness Rekorlar kitabına giren en büyük piknik organizasyonu burada gerçekleşti.Çamurlu,bataklık alanın üstüne inşa edilen Vondelpark her 30 yılda bir yenilenmiş.Nedeni park tabanının çökmesi.Parkın içinde Picasso'nun yaptığı "Fish" isimli çalışması yer almaktadır.

BİSİKLET TURU

Tabi ki Amsterdam turunu bisiklet turu yapmadan tamamlamak olmaz.Fiyatlar hakkında az da olsa bilginiz olması acısından bir fotograf paylaşıyorum..















VATİKAN

ULAŞIM:
Metro Linea A ile Ottaviano durağında inerek Vatikan'a ulaşabilirsiniz.

Vatikan adı, Hıristiyanlığın ilk 1350 yıllık döneminde hiç ağza alınmamıştır. Çünkü 1267’ye kadar böyle kutsal sayılmış bir yerleşim alanı yoktu. O zamana kadar Papalar Vatikan’da değil Lateran diye bilinen yerleşim alanında otururlardı. Papalar yaklaşık 1000 yıl buradan yönetmişlerdi Katolik alemini.1929 yılında Mussolini tarafından imzalanan, Lateran anlaşması ile kurulmuştur.Bu antlaşma ile ülkenin resmi dininin Katolik dini olduğu ve Roma'nın kutsal bir şehir olduğu ilan edildi.

Vatikan eskiden epeyce büyük bir devletti. Toprakları 45,000 kilometrekareyi, nüfusu 3,5 milyonu buluyordu. Sonra, topraklarını komşu İtalya krallıklarına kaptırdı. İtalya Krallığı kurulunca da şimdiki gibi kendi küçük kentçiğiyle sınırlandı. 1929 yılında İtalya Krallığı ile yapılan Laterano Antlaşması'yla Vatikan'ın bağımsızlığı tanındı. Papa bu din devletinin hem dinsel başkanı, hem siyasal başkanıdır.

Roma-Vatikan ikilisini sadece bir duvar ve bir meydan ayırıyor.
Vatikan,Hristiyanlığın Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan devlet.
Dünyanın yüz ölçümü olarak en küçük ülkesidir.Yerleşik nüfus 930 civarında fakat bu nüfus turistlerle 1500ü aşmaktadır.
Çevresi yüksek duvarlarla kaplıdır ve kameralarla izlenmektedir.Şehrin genel güvenliğinden İtalya'nın polisleri(carabinieri) sorumludur.
Mutlak monarşiye dayalı bir yönetim uygulanır.Papa;yasama,yürütme,yargının başkanıdır.
Hem Devlet Başkanı hem de Katolik mezhebinin ruhani lideri olan Papa'nın sözleri yasa hükmündedir.

SAN PİETRO MEYDANI  














Bu meydan Bernini tarafından tasarlanmış.Yuvarlak meydanın iki yanında da sıralanmış 284 sütun var.Meydana bakan 140 sütunun tepesinde 140 kutsal kişinin heykeli var.Bu sütunlar öyle yerleştirilmiş ki meydandaki ikiz çeşmelerin arasındaki yuvarlak taşların bulunduğu yerden bakıldığında,dört sıralı sütunlar bir sütun gibi görülüyor.
Bernini burayı yapmaya 1656 senesinde başlamış,yapımı 11 sene sürmüştür.
Meydanın tam ortasında Mısırdan getirilmiş kırmızı granit dikilitaş bulunuyor.

Vatikan'da yaşayan,Papa uğruna ölmeye yeminli İsviçre Muhafızları dünyanın en küçük ordusu..100 kişilik İsviçre Vatandaşı ve Katolik olması şart olan geleneksel giysili muhafızlardan oluşan ordu Vatikan'ı koruyor.Vatikan'ı koruma görevindeki İsviçre Muhafızları'nın hikayesi 1050 yılında Papa II.Julius'un,İsviçre'den kendisini koruyacak bir birlik göndermesini talep etmesiyle başlıyor.O tarihte İsviçre askerlerinin ünü tüm Avrupa'da biliniyor.Bu muhafızlar çok büyük özenle seçilip Vatikan'a getiriliyorlar,tüm soy ağaçları detaylıca inceleniyor,ailelerinde Vatikan'ın adını karalayacak izler bulunan şahıslar kesinlikle reddediliyor.Bu muhafızlar astronomik(çok yüksek) ücretler alarak hem kendi dinlerinin bekçiliğini yapıyorlar hem de dönemin ünlü sanatçısı Michelangelo'nun tasarladığı kostümleri giyme şansını yakalıyorlar.

Vatikan'a gelmeden önce İsviçre'de askerlik görevini bitirmiş olmalı.19-30 yaş arası,atletik yapılı,en az 1.74 cm boyunda,lise mezunu olmaları aranan özellikler arasında ve seks yapmaları yasak Sadece onbaşı rütbesine ulaşanlara evlilik izni veriliyor.Ayrıca bu muhafızlar Almanca,İtalyanca,Fransızca ve İngilizce olmak üzere dört dili anadili gibi konuşuyorlar.Hizmet süreleri 2-25 yıl arasında değişen muhafızlar,iki yıldan sorna görevden ayrılabiliyorlar.Görev süreleri boyunca Vatikan vatandaşı olan ve Vatikan pasaportu taşıyan askerlerden görev bitiminde bu hakları geri alınıyor.Görevleri Vatikan'a girişlerin kontrol ve güvenliğini sağlamak.

Vatikan dünyanın en sıkı güvenlik sistemi ve uluslar arası istihbarat ağına sahip.
Kış aylarında burada,diğer aylarda ise Roma'da Papa'nın kabul günleri bulunmaktadır.Haftanın sadece Çarşamba günü olan bu kabul gününe,kadınlar kapalı siyah elbiselerle,erkekler ise koyu gri ya da siyah takım elbiseler ve karavatlarla kabul edilmektedirler.


Vatikan'ın ambleminde iki tane anahtar var.Bu anahtarlar Roma'nın anahtarları,Soldaki anahtar Papa'nın melekliğini,sağdaki ise Tanrı'nın güneşi olarak tasvir ediliyormuş.Üst kısımda Papa'nın tacı ve Papa'nın ayin sırasında taktığı tülleri temsil eden figürler yer almakta.







SAN PİETRO BAZİLİKASI (Saint Peter,AzizPetrus)


San (Aziz):Bu unvan Hıristiyan otoritelerince sonradan (genellikle kişi hayatta değilken) verilir. Hıristiyan toplumu için önemli işler başarmış, üstün ahlaklı kişiler sonradan kilise tarafından aziz ilân edilebilir.
Havârî :İsa'nın öğüt ve inançlarını yayma işiyle görevlendirdiği on iki yardımcısı ve öğrencisinden her biri.
Bazilika, İsa’nın on iki havarisinden biri olan Pietro’un gömülü olduğuna inanılan yere dikilmiştir ve ismini bu havariden almıştır.Bu nedenden dolayı Hıristiyanlığın en kutsal mekanlarından biri kabul ediliyor.
Kilisenin bir özelliği de;tüm eserlerin Vatikan Müzesi’ne kaldırılıp orijinallerin birebir kopyalarından oluşan eserlerle bezeli olması. Bu eserler aslında tablo gibi gözüküyor fakat dikkatli baktığınızda mozaik olduğunu anlıyorsunuz. Kilisenin içinde tablo yok, tüm eserler mozaik. Vatikan’ın bir mozaik okulu var ve tüm mozaikler buradan çıkma.

Roma'daki en büyük 4 bazilikadan ikincisidir.Hristiyanlığın en büyük kilisesidir.
Mimari tarzı Rönesans ve Barok olan binanın mimarları ise Donato Bramante, Antonio da Sangallo Genç, Michelangelo, Vignola, Giacomo della Porta, Carlo Maderno, Gianlorenzo Bernini.
Vatikan'da yer alan bir Geç Rönesans kilisesi. 
Kabul edilen ilk plan Bramante'nindi. Bu plan kubbeli devasa bir Yunan Haçı biçimindeydi ve kubbesi büyük dairesel Roma tapınağı Pantheon'un kubbesinden esinlenmişti.Sonradan çeşitli mimarlar tarafından planda değişiklikler yapıldı. Ama en önemli değişikliği  projeyi üstlenen Michelangelo yaptı. Michelangelo önceki tasarımları da göz önünde bulundurarak payandaları, duvarları ve kubbeyi yeniden dizayn etti.
San Pietro bazilikası haç biçimli ve Latin haçı formunda uzun bir nefi bulunuyor. Yerden 136 metre yükseklikteki kubbesi ise dünyanın en yüksek kubbesi unvanına sahip. Kubbenin iç çapı ise 41 metre.
Vatikan'daki en göze çarpan binadır. Kubbesi ileRoma'nın siluetindeki en önemli parçalardan biridir. 23.000 m²  arazi üzerine kuruludur. 60.000 kişilik kapasitesi vardır.
İstanbul'un Fethi'nden sonra, Kızılelma'nın, Roma'da bulunan San Pietro Kilisesinin mihrabındaki altın top olduğu ileri sürülmüştür.
Kızıl Elma: Türk devletleri için bir hedefin ve amacın simgesidir.Değişik şekillerde tasvir edilmiş olup bazen bir belde, bazen bir taht, bazen de dünya hakimiyetini temsil eden som altından yapılma kızıl renkli bir küre olmuştur. Bazen fethedilmesi gereken illeri ifade eder, çoğu kez ise bütün Türklerin, tek bayrak altında toplandığı devletin simgesidir.
Bu altın top bazen zaferin işareti, bazen hakimiyetin sembolü, bazen de fethedilmek üzere hedef seçilen yerin sembolü olarak ifade edilmiştir.

BAZİLİKANIN KUBBESİ
Kilisenin harika kubbesini Michelangelo tasarlamış ve inşa etmiştir.ama tamamlanmasını görememiş. Kubbenin tam orasından aşağı inen çizgi yerin altındaki Aziz Petrus’un mezarına denk geliyor.

BAZİLİKA İÇİNDEKİ ESERLER
Kubbenin altında  kalan büyük eserin adı Baldachin.Birçok önemli kilisede kutsal nokta işaretlemek için kullanıllır.Aziz Pietro'nun burada gömülü olduğunun işaretidir.

Barok kilisesinde iç tasarım ve donanımın önemli bir gelişimini sunar.Gölgelik,yüksek mermer kaidenin üzerinde duran dört sarmal kolon üzerinde dinlenir.Bu kolonlar her tarafın ortasından içeriye doğru eğilen bir korniş ile desteklenir.Sarmal formu İmparator Constantin tarafından Roma'ya getirildiği sanılan küçük mermer sarmal sütundan türetilmiştir.

Yapı arılar ve defne yapraklarını içeren Barberini ailesinin hanedan ambleminin ayrıntılı motifleriyle süslüdür.Bu İtalya'nın asil ve köklü ailelerinden Barberini ailesinin sembolü.



Kilise'nin alt katında ise mezarlar var.Bu mezarlığa ölen Papalar gömülüyor.Ölen Papa'lar bedenlerini bedenin önemsiz olduğunu,önemli olanın ruh olduğunu vurgulamak amaçlı kiliseye bağışlıyorlar.

PAYE HEYKELLERİ
Bu heykeller Baldachin'in çevreleyecek şekilde kubbeyi destekleyen dört büyük kolonların oyulmasıyla kolonların içinde yer alan dört heykel.
Azize Veronica(Magdanalı Meryem)
İsa’nın öldükten sonra yüzünü sildikleri bir kumaş parçasını taşıyan bir kadını  tasvir ediyor.Bu kumaş parçasına İsa’nın yüzünün şeklinin çıktığına inanıyorlar.

Francesco Mochi tarafından yapılmıştır.Diğer bir adı Mochi Heykelidir.Kudüslü bir kadındır.

Mendilin üzerinde İsanın şekline benzer bir şekil görüldüğüne inanıldığı için, mendile "vera icon" (true image- gerçek görüntü) ismi verilmiş,(senin Veronican ne? Sorusu yaygın) kadın da sonraları azize veronica olarak bilinmeye başlamıştır.






Aziz Longinus
Longinus'un İsa'nin çarmiha gerilmesinde kullandigi efsane mızrak.. cok buyuk yoketme gucu oldugu gibi iyileştirme gücü olduğu da söylenir..
Ön bilgi:çarmıha gerilen insanlar açlık, susuzluk, güneşte kavrulma vesaire gibi günler alabilecek acılarla değil, belki daha kötüsü, boğularak ölürler. şöyle ki: çarmıha gerilmiş bir insanın bütün vücut ağırlığını taşıyan uzuvları üst kol bölümü ve omuzlarıdır, özellikle düzgün nefes alabilmek için göğüs kısmının aşağıya çökmesini engellemek için omuzlardan destekle göğüs kafesini yukarıda tutmaya çalışır insan.Ama tabi ki bunun da bir sınırı vardır, bir zaman sonra insan gücünü yitirir, özellikle ciddi travma ve kramplardan sonra göğüs kafesini yukarıda tutamamaya başlar, ve nefes güçlüğü çeker, ta ki yavaş yavaş boğulana kadar. çarmıha germe pratiğinin arkasındaki mazoşist deha budur.Dolayısıyla, çarmıha gerilen bir adamı, usulüyle, en hızlı şekilde öldürme şekli aslında bacaklarını kırmaktır.Böylece, göğüs kafesi hiçbir destek bulamadan, (kollar yukarıda asılı olduğu halde), aşağı düşecek ve boğulma süreci oldukça hızlanacaktır.

İsa çarmıha gerildiğinde, kendisiyle birlikte o gün aynı cezayı alan iki kişi daha vardı.Çarmıha germe işleminin yapıldığı tepede Romalı askerler korumasında, aralarında Hz. İsa'nın da olduğu çarmıha gerili bu 3 insanın ölmesi beklenirken, halk arasında oluşan ciddi hareketlenmelerden ötürü idam sürecini hızlandırmak gerekmiş, ve İsa dışındaki diğer 2 adamın ayakları teker teker süratle kırılırken, sıra Hz. İsa'ya geldiğinde, onun bacaklarını kırmak üzere çarmıhın başına giden longinus isimli roma askeri İsa'nın çoktan öldüğünü görmüştür. bu sırada, kutsal olarak gördükleri ruhani liderlerinin vücuduna daha fazla deformasyon yapılmasını istemeyen havariler, Hz. Meryem ve Magdanalı Meryem'in de yakarışları ile longinus,İsa'nın bacaklarını kırmamış, ama öldüğünden emin olmasını emreden amirinin isteğiyle, İsa'nın sağ alt kaburga bölgesini mızrağıyla deşerek peygamberin ölüp ölmediğini kontrol etmiştir.İsa'nın vücudundan sarımtrak bir sıvı ile birlikte kan fışkırmış ama bir müddet sonra kan bir anda kesilince isa'nın öldüğünden emin olunmuştur. (eğer hala yaşıyor olsaydı, kan akışı bir anda durmaz, nabız ile birlikte ritmik olarak az da olsa kan akışı devam ederdi) spear of longinus denilen mızrak işte bu mızraktır. yani longinus'un İsa'nın vücuduna saplayıp çektiği mızrak.Bir zaman sonra Hristiyan relic'i olarak ikonalaşmasının sebebi, aslında İsa'yı öldüren darbenin aslında bu mızrak darbesi olduğuna inançtan kaynaklanır. İlk Hıristiyan impara­tor   I. Constantinus, İsa’ya saygı gereğince, İS 337′de Roma İmparatorluğu’nda çarmıha germe uygulamasına son verdi.

Azize  Helena

Roma İmparatoru Konstantin Chlorus'un eşi,I.Konstantin'in annesi. 
Helen, çarmıha gerilmede kullanılan çivileri bulmuştur.Helen’in hayatı, batı ile doğunun birleşmesinde mucizevi bir romana benzer. Önce imparatoriçe, sonra Azizedir. Azize Helena, bir hancının kızıdır ve o devirde, bu haysiyet kırıcı bir meslektir. O durumdan I. Konstantin’in annesi sıfatıyla, imparatoriçe olarak, şerefle, zirveye geçiş yapmıştır.
250 yılında, Drapane’de (Britanya) doğmuştur. Oğlu Konstantin’i, eşinin görev yaptığı Naisus’ta (Sırbistan), dünyaya getirmiştir. Batı’dan Doğu’ya Roma’lı bir asker olan kocasıyla gelmiş, 293’de, imparator kocası, asil aileden olmadığı için Helena’yı boşamak zorunda kalmış ve Theodora ile evlenmiştir. Helena, oğlunun yanında olabilmek için, Doğu’dan Batı’ya dönmüş ve yalnız olarak da uzun süre Filistin’de kalmıştır.İsa’nın, çarmıha gerildiği Haç’ı bulmasıyla ünlenmiştir, putperestlik inancını sildirtmiş, tek başına gerçekleştirdiği HAÇ YOLU, 80 yaşındaki bir insan için büyük bir başarı olmuş, bu vesileyle o azizeliğe layık görülmüştür. Esas rolü, oğlu Konstantin ile birlikte, Hristiyan inancını ve Kilisesi’ni tanıtmasıdır.


Aziz Andrevv (Andreas)

Siena Başpiskoposu ve III.Papa Pius torunu.12 havariden biridir.Aziz Pietro'nun kardeşidir.İncil’de de yer alan Andreas ,İsa Peygamber tarafından insanlara hıristiyanlığı anlatması için papazlığa davet edilen ilk kişidir. Zaten azizin İncil’deki ünvanı da “O Protoklitos”, yani “ilk çağrılandır”.

Aynı zamanda gezginlerin hamisi ve rüzgârların efendisi olarak anılır.Kıbrıs'ta su bulamadıkları vakit asasını yere vurduğu ve kayalardan su fışkırdığı rivayet edilir.

İskoçya'nın koruyucusu kabul edilir.Bu nedenle iskoçya bayrağı Aziz Andreas'ın şehit edildiği çapraz haç şeklini taşımaktadır.Aziz Bartholomeos ile birlikte Rum-Ortodoks kilisesinin kurucusu sayılır. Yunanlılar’ın, İskoçlar’ın ve Ruslar’ın koruyucu azizi Andreas :X şeklindeki çarmıhta ölmüştür. İskoçya ve Rusya'nın baş azizidir.30 Kasım Aziz Andreas günüdür. 


SUNAKLAR ve ANITLAR   

Aziz Pietro

Bu antik bronz heykelin yüzyıllardır yıpranmış sağ ayak parmakları vardır.Ayağına dokunmanın iyi şans getirdiğine inanılır. Aziz Pietro tabana monte edilmiş bir mermerden tahtta oturur.Bu mermer taban Carlo Marchionni tarafından yapıldı.Heykelin arkasına mozaik dizayn edildi ve sonradan madalyon eklendi. Aziz'in elinde bir anahtar var.Her havarinin bir simgesi olduğu varsayılır.Çok sayıda heykelin saçı ve sakalında kıvırcık dizayn yapan Arnolfo Di Cambio ile heykelin tarzı tutarlı.Heykelin göz şekli ve kulakları da yine sanatçının daha sonraki çalışmalarıyla tutarlı.
Aziz Pietro İsa`nın yakalanıcağı akşam O`na seninle seve seve ölüme giderim demiştir.İsa ise ona bu gece horoz ötmeden beni üç kez inkar edeceksin demiştir.İsa yakalanıp götürüldükten sonra gizli gizli sorgulanmasını izlerken bir hizmetci onu tanımış ve bu adam İsa`nın yanındaydı demiştir,Pietro ben bu adamı tanımıyorum demiştir.Bir hizmetçi kız daha aynı şeyi söylemiş yine inkar etmiştir.Son kez bahçede bi hizmetci kız daha onu tanımış bu adam İsa'nın yanındaydı demiştir.Bunun üzerine Pietro yine ben bu adamı tanımıyorum demiştir ve arkasından horoz ötmüş,Pietro'nun aklına beni üç kez inkar edeceksin sözü gelmiş ve ağlayarak ordan çıkıp olanları Meryeme anlatmıştır.


Pieta

Pieta,Hz.İsa’nın çarmıha gerildikten sonra annesi Hz.Meryem’in kollarında bulunan cansız bedeni şeklindeydi. 
Meryem Ana o döneme kadar tüm resim ve heykellerde yaşlı olarak gösterilirken bu eserde sanaçı, temizliğe ve saflığa vurgu yapmak istemiş ve genç göstermiş.

Michelangelo bu heykeli 25 yaşında yapmış.Haklın heykeli başka bir sanatçıya atfetmesi üzerine Meryem'in göğsünden geçen kurdelanın üzerine Michelangelo imzasını atmıştır.
Bu arada Michelangelo’nun yaptığı heykelin kilisece kabul edilmesi büyük bir olay. Çünkü o dönemde kilise için yapılacak işler sadece Romalı sanatçılara veriliyor. Oysa Michelangelo Toscanalı.




Pietro'nun Tahtı







Dünyevi figürlerin üç boyutlu , cennetteki figürlerin iki boyutlu tasarlandığı Pietro Tahtı Bernini'ye ait .


                                                                                                                 

TRANSFIGURATION









Transfiguration (Başkalaşım): 1520 yılında Raphael tarafından yapılan bu eserde Hz. İsa’nın mavi kıyafetli freski ilgi çekici: “Saf bir şekilde Tanrı’ya yükselişini” tasvir ediyor.






Vaftizhane Sunağı: Carlo Fontana eserinde (1698)  Hz. İsa’nın vaftiz sahnesini resmetmiş.







                                                                       
Kutsal Kalp Sunağı






Kutsal Kalp Sunağı(Sacred Heart)
Carlo Muccioli tarafından yapılmış Margaret
Mary’nin 1923 yılında azizlik mertebesine 


yükseldiğinin resmedildiği yapıt.










St. Jerome Sunağı: Domenichino tarafından yapılmış bu eserde (1614), 90 yaşında neredeyse ölmek üzere olan azizin St. Ephrem’den “communium” aldığı sahne. St. Paul’ün dizleri üzerinde çöküp yaşlı azizin eline öpmeye çalışması (tablonun sol alt tarafında, aslanın arkasında) tabloda dikkat çeken diğer bir husustur.
Saint Jerome:Aziz Jeremo, (347 - Eylül 30, 420) İbranice ve Yunanca'dan Latince'ye İncil'in yeni çevirisi ile tanınan Hristiyan rahip ve savunucu.  ilahiyatçı ve tarihçi,Kilise'nin doktoru.


The Punishment of the Couple Ananias and Saphira”

İlk Kilise ve Manastırcılığa göre bir yasa “Her şeyin birlikte olacağına ve ortak olarak mülk edinileceğine inanmalısınız; tüm varlıklarınızı ve mülklerinizi satın, herkesin onlara muhtaç olduğunu düşünerek onları tüm insanlar arasında paylaştırın.” Diyordu.  bu sebeple ellerinde toprak ya da ev mülkü bulunanlar her şeyini sattı ve sattıklarının bedelini getirip havârîlerin ayakları önüne serdiler: dağıtım her insanın ihtiyacına göre yapıldı. Ve havârîlerin Barnabas soyadını verdikleri (ve tesellinin oğlu olarak yorumlanan) Kıbrıs ülkesinde toprak sahibi ve bir Levî olan Joses elindeki her şeyi satıp parayı havârîlerin ayakları önüne serdi.”
 “Fakat ismi Ananias olan bir adam, karısı Sapphira ile birlikte, tüm mal varlığını sattı, karısı kendisine sırdaştı, bedelin bir kısmını kendisine ayırdı, belirli bir kısmını getirip havârîlerin ayakları önüne serdi. Fakat Peter Ananias’a sordu: neden Şeytân kalbini Kutsal Ruh’a yalan söylemen için doldurdu ve sen toprağın bedelinin  
bir kısmını kendine ayırdın? Geriye kalan sana âit değil miydi? Sattıktan sonra o senin yetkinde değil miydi? Bunu kalbinde anlayamadın mı? Sen insana değil, Tanrı’ya yalan söyledin. Ve bu kelimeleri duyan Ananias yere düştü ve ruhunu teslim etti: bu olayı duyan herkesin içini büyük bir korku kapladı. Ve genç bir adam ayağa kalktı, cesedi sarıp sarmaladı ve defnetti. Ve üç saat sonra, yaşananlardan bihaber olan karısı içeri girdi. Ve Peter ona cevap verdi, söyle bana, toprağı daha fazlasına mı sattın? O da evet, daha fazlasına, dedi. Ardından Peter ona, kocanla birlikte Efendimizin Ruhu’na meydan okumaya nasıl karar verdiniz, diye sordu. İşte kocanı gömen ayaklar kapının orada ve seni de götürecekler, dedi. Ardından kadın hemen oracıkta yere düştü ve ruhunu teslim etti; ve genç adam içeri girdi, kadının ölüsünü kucakladı ve dışarı taşıyıp kocasının yanına defnetti.”

ALEXANDER XVI ANITI


Bernini tarafından 1678 yılında yapılmış.

Burada kum saati tutan iskelet zamanı sembolize ediyor.








Kilisenin sol tarafında heykel sanatının gelişimini gözlemleyebilirsiniz.




Leo XII Anıtı: (Eyl 28, 1823-Şub 10, 1829). Kendisini papa seçen kardinallere sağlık problemlerinden ötürü isteksizliğini belirterek “ölü bir adamı papa seçtiniz” demiş.












Pius VIII Anıtı (31 Mart 1829 - 30 Kasım 1830): Francesco Castiglioni ve Pietro Tenerani tarafından  1866 yılında yapılmış. Aziz Pius'un her iki yanında Aziz Paul ve Aziz Peter bulunuyor (sağduyu ve adaleti simgeliyorlar) ve Hz. İsa’nın önünde Aziz Pius’un diz çökmüş hali tasvir edilmiş.





Benedict Anıtı (3 Eylül 1914-Oca 22, 1922) - Giacomo della Chiesa ve Pietro Canonica tarafından 1928 yılında yapılmış. Başpiskopos, bir "faydasız katliam" olarak tanımladığı Birinci Dünya Savaşı anısına “bir mezar üzerinde diz çökmüş dua eder” halde tasvir edilmiş.Mezar, barışın sembolü zeytin dalı ile kaplıdır.







Pius XI Anıtı (6 Şubat 1922- 10 Şubat 1939):Achille Ratti ve Francesco Nagni tarafından 1949 yılında yapılmış. 2. Dünya Savaşı öncesinde papa olan Pius XI, radyoyu ilk kullanan papa olarak bilinir.Gregorian Üniversitesinden üç doktorası olan, dağcılık sporunu ciddi savunan Aziz Pius XI, “Mesih İsa’nın krallığında barış” sloganıyla kilisenin izole olması yerine dünyada daha aktif olmasını savunmuş.








San Pietro Katedrali’nin büyüsü sadece eserlerle bitmiyor. Tüm Hıristiyan aleminin merkezi olan bu bazilika aynı zamanda ritüelleriyle de insanı etkiliyor. Pazar ayinleri sırasında Papa’nın çıkıp balkonda konuşmasını dinlemek için binlerce insan meydana toplanıyor. Meydana yerleştirilmiş dev ekranlardan da Papa’nın konuşması naklen yayınlanıyor.
Ama en ilginç ritüel ‘Papalık Seçimi’. Bir Papa öldüğü zaman dünya üzerindeki tüm kardinaller yeni bir Papa seçmek üzere Vatikan’da toplanır. Kardinaller ağır işlemeli kaftanları ile Michelangelo’nun eşi benzeri olmayan eserinin de bulunduğu Sistine Şapeli'ne kapanıp oylama yaparlar. Genelde kardinaller arasında Papa olmak için 4 favori aday vardır. Bunlara ‘preferiti’ denir. Çoğunluğun tercihiyle bir tanesi Papa seçilir. İlk turda bir çoğunluğa varılmazsa ikinci tur oylama yapılır ve Papa seçilene kadar bu böyle devam eder. Vatikan Yasaları’na göre kardinaller Papa seçilebilmek için Sistine Şapeli’nde bulunmalıdırlar ve bir Papa seçilene kadar şapeli terk edemezler. Bu sırada meydanda insanların görebileceği şekilde bacadan siyah duman çıkar. Bu, Papalık seçiminin devam ettiğinin göstergesidir. Duman beyaza döndüğünde artık Hıristiyanlık aleminin yeni bir Papa’sı vardır. Bu haber balkondan ‘Bir Papa’mız var’ şeklinde duyurulur ve yeni Papa halka kendini tanıtarak ilk ‘Urbi et Orbi’ kutsamasını yapar. Oğul Odası (La Stanza del Figlio)’ndan da tanıdığımız Nanni Moretti’nin hem yönetip hem oynadığı son filmi ‘Habemus Papam’ tam da bunu anlatıyor.


Papalık seçimleri çok gizli bir şekilde yapılır. Bu yüzden bu toplantının yayınlanması yasaktır.